Remzi YAY
KABAK TADI VERDİ
Siyasi partilerin birbirine yaklaşımları, konuşmaları, sorumlulukları karşısında kaçmaları artık kabak tadı verdi. Artık yeni şeyler söylemenin uygulamanın zamanı gelmedi mi?
Elin Tarım Bakanı küflü buğday sorunundan istifa eder, elin Başbakanı Bakanı rüşvet yedi diye istifa eder. Niye mi eder? Soruşturmanın selameti için istifa eder… Hukuk, adalet için istifa eder... Bizde mi; olay ayyuka çıksa bile istifa etmez.
Siyasilerin hukuk önünde sorumsuzca işler yapması alışıla gelmiştir. Ben Milletvekilimi, ben Valimi, ben Müdürümü yedirmem diyen bir zihniyetle yargılamaların adil olması beklenemez. Bazı devletlerde vatandaş ne suç işlerse işlesin; parası varsa cezadan kurtulur. Cezaevine girmez. Bu ülkelerde cinayet bile işlense, parası varsa ceza almaz. Katil hâkime; “Efendim size çok önemli deliller sunacağım” der ve mahkemeyi erteletir. Hâkime rüşveti ulaştırılır. Bir dahaki mahkeme, hâkim suçluya; “Oğlum bu kadar önemli delillerin vardı da niye daha önce sunmadın?” der… Para çok büyük delil olabiliyor. Tabi bu bir fıkradır. Ancak fıkra da olsa, mutlaka gerçeklik payı vardır.
Ülkemizin şu anki bulanık suyu, iyice bulandırılmaktadır. Bu bulanık suda balık avlamak isteyenler var. Bu tatlı su kurnazlığı, emin olun geri tepecek! CHP içinde iki Cumhurbaşkanı Adayı vardı. Biri İstanbul, diğeri Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı... Şimdi İstanbul Belediye Başkanı hakkındaki davalar sebebiyle parti onu aday olarak göstermeyi planlıyor. Oldu bitti ile, katakulli ile aday belirlenmez! Öncelikle İmamoğlu’nun kalkana değil, adil yargılanmaya ve aklanarak tertemiz bir aday olarak ortaya çıkmaya ihtiyacı var. Ankara Belediye Başkanı bu şekilde saf dışı edilmemeli! Bu parti içinde çatlağa sebep olur...
Bizim muhalefetimiz, maalesef iktidara çalışıyor. Yıllarca yenilen Kılıçdaroğlu’ndan hiç ders almamışlar. Böl, parçala, kaybettir… Ne güzel taktik, yıllarca hep çalıştı. Hem de tıkır tıkır…
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı vefa sebebiyle çok açık bir şekilde İmamoğlu’nun yanında olduğunu belli ediyor. Aday çok ilerde açıklanacak olsa bile, yine de Genel Başkanın gönlünde yatanın aday olacağını yani İmamoğlu’nun olacağını hepimiz çok açık biçimde anlıyoruz. İstanbul Belediye Başkanı, Cumhurbaşkanlığı’nı o kadar çok istiyor ki; bunu da belli ediyor… Ki bu da onun hata yapmasına sebep oluyor... O koltuk bazen çok isteyene nasip olmaz… Çok aşırı istek, halk nezdinde de geri teper, bunu da hesaplamak gerekir. İmamoğlu’nun bu tip beklentilerle yaptığı konuşmalar yersizdir, onun İstanbul halkına hizmetlerle anılması doğru olacaktır. İmamoğlu’nun ve Özgür Özel’in ince hesapları Başkan Erdoğan’ın dişinin kabuğunu bile doldurmaz. Bunu bilmeleri gerekir…
Siyasilerimizin, AK Saçlıların grup halinde hazırlayıp önlerine koyduğu metinleri okuması, konuşması da artık Kabak Tadı verdi… O konuşmaları kelime cambazlarının masa başında hazırladığını unutmayalım. Halkın yaşadıklarından bihaber olan AK Saçlılar, başka bir boyuttan olaylara yaklaşmakta ve siyasilerimizi yanlış yönlendirmektedir…
Cumhurbaşkanımızın bir daha aday olmayacağını çok iyi biliyorum. O bakımdan 2028 yılına kadar seçim yoktur. O güne kadar ülkemizin acil ihtiyaçları vardır. Devrim niteliğinde kanunlara ihtiyacımız vardır. Bunların en başında tek adam, Başkan rejiminin aksayan tarafları ele alınmalı, hatta tamamen kaldırılmalıdır. Tekrar Parlamenter Sistem’e dönülmesi gerekiyor.
Kanunlar net olmalıdır. Kanun; A’ya da B’ye de doğru olamaz, ikilikler ortadan kalmalıdır. Kanunlar herkese, her kuruma aynı olmalıdır. Üçüncü olarak mahalli idareler devrimi yapılarak; Vali, Kaymakamlar da seçimle belirlenmelidir. Ama Belediye Başkanı yapınca Vali kayyum atanır, Vali hata yaparsa ona da kayyum atanmalıdır. Kanun önünde suçlu kim olursa olsun, gözünün yaşına bakılmamalıdır. Kim yanlış yaparsa cezasını çekmelidir. Ha söyle düşünürse siyasiler; ya biz seçilmiş Belediye Başkanlarıyla uğraşamıyoruz, şimdi bir de Vali, Kaymakamla mı uğraşacağız?
Ey siyasi büyüğüm; halkına güven. Senin uğraşmana gerek yok. İyi bir sistem kurarsan, sistem yanlış yapanı ayıklar… Sen hiç merak etme... Ama sen kerametin kendinden olduğunu sanıyorsan; sen de ölümlüsün. Halkını seviyorsan, vatanını seviyorsan Mahalli İdareler Devrimi’ni yap. Yok bunlara yetki verirsek, Vali de PKK’lı olursa devlet kurarlar… Sen olumsuz senaryolarla anca kendini aldatırsın… Hem PKK’yı en son bitirme planınız da tutarsa, bu devrimi daha bir gönül rahatlığı ile yapmalısınız...
Sayın Cumhurbaşkanımızdan naçizane iki şey daha isteyecek olursam; bu da Kültür ve Turizm Bakanı’nın ivedilikle görevden alınması olur. Hotel sahibi zengin birinin Kültür ve Turizm Bakanı olması çok yanlış. Daha önce de Sağlık Bakanı için aynı yazıları yazmıştım... Özel hastaneleri olan kişiden Sağlık Bakanı olmaz. Bu bakan ne yaparsanız yapın, önce patron gözlüğü ile olaylara bakacaktır... Asla halkın gözünden, hizmet odaklı olmayacaktır. Sayın Başkanımız bu hizmetleri yaparak siyasi hayatını noktalarsa heykeli dikilir;
Vesselam…
Elin Tarım Bakanı küflü buğday sorunundan istifa eder, elin Başbakanı Bakanı rüşvet yedi diye istifa eder. Niye mi eder? Soruşturmanın selameti için istifa eder… Hukuk, adalet için istifa eder... Bizde mi; olay ayyuka çıksa bile istifa etmez.
Siyasilerin hukuk önünde sorumsuzca işler yapması alışıla gelmiştir. Ben Milletvekilimi, ben Valimi, ben Müdürümü yedirmem diyen bir zihniyetle yargılamaların adil olması beklenemez. Bazı devletlerde vatandaş ne suç işlerse işlesin; parası varsa cezadan kurtulur. Cezaevine girmez. Bu ülkelerde cinayet bile işlense, parası varsa ceza almaz. Katil hâkime; “Efendim size çok önemli deliller sunacağım” der ve mahkemeyi erteletir. Hâkime rüşveti ulaştırılır. Bir dahaki mahkeme, hâkim suçluya; “Oğlum bu kadar önemli delillerin vardı da niye daha önce sunmadın?” der… Para çok büyük delil olabiliyor. Tabi bu bir fıkradır. Ancak fıkra da olsa, mutlaka gerçeklik payı vardır.
Ülkemizin şu anki bulanık suyu, iyice bulandırılmaktadır. Bu bulanık suda balık avlamak isteyenler var. Bu tatlı su kurnazlığı, emin olun geri tepecek! CHP içinde iki Cumhurbaşkanı Adayı vardı. Biri İstanbul, diğeri Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı... Şimdi İstanbul Belediye Başkanı hakkındaki davalar sebebiyle parti onu aday olarak göstermeyi planlıyor. Oldu bitti ile, katakulli ile aday belirlenmez! Öncelikle İmamoğlu’nun kalkana değil, adil yargılanmaya ve aklanarak tertemiz bir aday olarak ortaya çıkmaya ihtiyacı var. Ankara Belediye Başkanı bu şekilde saf dışı edilmemeli! Bu parti içinde çatlağa sebep olur...
Bizim muhalefetimiz, maalesef iktidara çalışıyor. Yıllarca yenilen Kılıçdaroğlu’ndan hiç ders almamışlar. Böl, parçala, kaybettir… Ne güzel taktik, yıllarca hep çalıştı. Hem de tıkır tıkır…
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı vefa sebebiyle çok açık bir şekilde İmamoğlu’nun yanında olduğunu belli ediyor. Aday çok ilerde açıklanacak olsa bile, yine de Genel Başkanın gönlünde yatanın aday olacağını yani İmamoğlu’nun olacağını hepimiz çok açık biçimde anlıyoruz. İstanbul Belediye Başkanı, Cumhurbaşkanlığı’nı o kadar çok istiyor ki; bunu da belli ediyor… Ki bu da onun hata yapmasına sebep oluyor... O koltuk bazen çok isteyene nasip olmaz… Çok aşırı istek, halk nezdinde de geri teper, bunu da hesaplamak gerekir. İmamoğlu’nun bu tip beklentilerle yaptığı konuşmalar yersizdir, onun İstanbul halkına hizmetlerle anılması doğru olacaktır. İmamoğlu’nun ve Özgür Özel’in ince hesapları Başkan Erdoğan’ın dişinin kabuğunu bile doldurmaz. Bunu bilmeleri gerekir…
Siyasilerimizin, AK Saçlıların grup halinde hazırlayıp önlerine koyduğu metinleri okuması, konuşması da artık Kabak Tadı verdi… O konuşmaları kelime cambazlarının masa başında hazırladığını unutmayalım. Halkın yaşadıklarından bihaber olan AK Saçlılar, başka bir boyuttan olaylara yaklaşmakta ve siyasilerimizi yanlış yönlendirmektedir…
Cumhurbaşkanımızın bir daha aday olmayacağını çok iyi biliyorum. O bakımdan 2028 yılına kadar seçim yoktur. O güne kadar ülkemizin acil ihtiyaçları vardır. Devrim niteliğinde kanunlara ihtiyacımız vardır. Bunların en başında tek adam, Başkan rejiminin aksayan tarafları ele alınmalı, hatta tamamen kaldırılmalıdır. Tekrar Parlamenter Sistem’e dönülmesi gerekiyor.
Kanunlar net olmalıdır. Kanun; A’ya da B’ye de doğru olamaz, ikilikler ortadan kalmalıdır. Kanunlar herkese, her kuruma aynı olmalıdır. Üçüncü olarak mahalli idareler devrimi yapılarak; Vali, Kaymakamlar da seçimle belirlenmelidir. Ama Belediye Başkanı yapınca Vali kayyum atanır, Vali hata yaparsa ona da kayyum atanmalıdır. Kanun önünde suçlu kim olursa olsun, gözünün yaşına bakılmamalıdır. Kim yanlış yaparsa cezasını çekmelidir. Ha söyle düşünürse siyasiler; ya biz seçilmiş Belediye Başkanlarıyla uğraşamıyoruz, şimdi bir de Vali, Kaymakamla mı uğraşacağız?
Ey siyasi büyüğüm; halkına güven. Senin uğraşmana gerek yok. İyi bir sistem kurarsan, sistem yanlış yapanı ayıklar… Sen hiç merak etme... Ama sen kerametin kendinden olduğunu sanıyorsan; sen de ölümlüsün. Halkını seviyorsan, vatanını seviyorsan Mahalli İdareler Devrimi’ni yap. Yok bunlara yetki verirsek, Vali de PKK’lı olursa devlet kurarlar… Sen olumsuz senaryolarla anca kendini aldatırsın… Hem PKK’yı en son bitirme planınız da tutarsa, bu devrimi daha bir gönül rahatlığı ile yapmalısınız...
Sayın Cumhurbaşkanımızdan naçizane iki şey daha isteyecek olursam; bu da Kültür ve Turizm Bakanı’nın ivedilikle görevden alınması olur. Hotel sahibi zengin birinin Kültür ve Turizm Bakanı olması çok yanlış. Daha önce de Sağlık Bakanı için aynı yazıları yazmıştım... Özel hastaneleri olan kişiden Sağlık Bakanı olmaz. Bu bakan ne yaparsanız yapın, önce patron gözlüğü ile olaylara bakacaktır... Asla halkın gözünden, hizmet odaklı olmayacaktır. Sayın Başkanımız bu hizmetleri yaparak siyasi hayatını noktalarsa heykeli dikilir;
Vesselam…
Yayınlanma Tarihi : 4/10/2018 20:12
Okunma Sayısı : 227
Okunma Sayısı : 227
MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar