Evet ey insanoğlu, önce kendi varlığını gözden geçir. Evet, insan olarak yaratıldın. Ve yaratıkların en şereflisi oldun. Senin emrine birçok hayvan verildi. Bazı hayvanların etinden, sütünden, yününden ve derisinden faydalanıyorsun. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Yeryüzünde sana bahşedilen çeşit çeşit nimetler için ne düşünüyorsun? O nimetlerle beslendikten sonra şükrediyor musun? Ayrıca yer altındaki nimetler; petrol, doğalgaz, kömür… Bunlar senin için var oldu, nasıl var olduğu konusunda ne düşünüyorsun?
Evet, yer altında petrol dedik, doğalgaz dedik, kömür dedik. Sondaj vuruyorsun, petrol çıkıyor. Başka bir yere sondaj vuruyorsun, doğalgaz çıkıyor. Daha başka bir yere sondaj vuruyorsun, tatlı su çıkıyor. Yer altında bunlar birbirine karışmıyor, bunları kim muhafaza ediyor? Bu konuda ne düşünüyorsun?
Bir dağın yeryüzündeki yüksekliği ne kadarsa, yer altındaki derinliği iki ve üç mislidir. Dağların yüzde yetmişi kayalıktır, kayalar olmasa dağ ayakta duramaz; heyelan şeklinde akar yerle bir olur. Bence bu konuyu da iyi düşün...
Evet ey insanoğlu, size desem ki su, yokuş yukarıya hızlı bir şekilde akar. Siz ne düşünüyorsunuz? Sakın bana bu adam kafayı yemiş demeyin. Su yokuş yukarıya akmaz derseniz ben akar diyorum… Eğer ki bu konuyu hiç düşünmemişseniz, sizlere eyvah eyvah derim. Bu konuyu hiç düşünmemişler. Bence bu konuyu iyi düşünün...
Şimdi suyun yukarıya doğru aktığını gözlerinizle görüyorsunuz. Zevkle de seyri temaşa ediyorsunuz. Dağlardan aşağı akan şelaleleri görüyorsunuz. Ve akan suların sesi bile çok hoşunuza gidiyor mu? Evet gidiyor. Zannediyorum ki bu konuyu hiç düşünmüyorsunuz. Siz bilirsiniz…
Evet ey insanoğlu, dağlardan aşağı akan suları görüyorsunuz. Akan suların dağın zirvesine nasıl çıktığını ve gözeler halinde birleşerek aşağıya doğru birleşip dereler, ırmaklar ve nehirler meydana geliyor. Kıvrım kıvrım yolunu uzatarak insanlara, kanatlı kuşlara, yerdeki sürüngenlere hayat veriyor.
Suyun dağların zirvelerine nasıl çıktığını ne kadar düşünmüşsünüz, bilmiyorum. Ben bu konuyu çok düşündüm...
Evet, kâinatı Yaratan’ın yaratıklar için bir insan olarak ne kadar düşündünüz bilmiyorum, tabi ki düşünen düşünüyor...
Ve bir şiirle devam ediyorum:
Yeryüzünde sana bahşedilen çeşit çeşit nimetler için ne düşünüyorsun? O nimetlerle beslendikten sonra şükrediyor musun? Ayrıca yer altındaki nimetler; petrol, doğalgaz, kömür… Bunlar senin için var oldu, nasıl var olduğu konusunda ne düşünüyorsun?
Evet, yer altında petrol dedik, doğalgaz dedik, kömür dedik. Sondaj vuruyorsun, petrol çıkıyor. Başka bir yere sondaj vuruyorsun, doğalgaz çıkıyor. Daha başka bir yere sondaj vuruyorsun, tatlı su çıkıyor. Yer altında bunlar birbirine karışmıyor, bunları kim muhafaza ediyor? Bu konuda ne düşünüyorsun?
Bir dağın yeryüzündeki yüksekliği ne kadarsa, yer altındaki derinliği iki ve üç mislidir. Dağların yüzde yetmişi kayalıktır, kayalar olmasa dağ ayakta duramaz; heyelan şeklinde akar yerle bir olur. Bence bu konuyu da iyi düşün...
Evet ey insanoğlu, size desem ki su, yokuş yukarıya hızlı bir şekilde akar. Siz ne düşünüyorsunuz? Sakın bana bu adam kafayı yemiş demeyin. Su yokuş yukarıya akmaz derseniz ben akar diyorum… Eğer ki bu konuyu hiç düşünmemişseniz, sizlere eyvah eyvah derim. Bu konuyu hiç düşünmemişler. Bence bu konuyu iyi düşünün...
Şimdi suyun yukarıya doğru aktığını gözlerinizle görüyorsunuz. Zevkle de seyri temaşa ediyorsunuz. Dağlardan aşağı akan şelaleleri görüyorsunuz. Ve akan suların sesi bile çok hoşunuza gidiyor mu? Evet gidiyor. Zannediyorum ki bu konuyu hiç düşünmüyorsunuz. Siz bilirsiniz…
Evet ey insanoğlu, dağlardan aşağı akan suları görüyorsunuz. Akan suların dağın zirvesine nasıl çıktığını ve gözeler halinde birleşerek aşağıya doğru birleşip dereler, ırmaklar ve nehirler meydana geliyor. Kıvrım kıvrım yolunu uzatarak insanlara, kanatlı kuşlara, yerdeki sürüngenlere hayat veriyor.
Suyun dağların zirvelerine nasıl çıktığını ne kadar düşünmüşsünüz, bilmiyorum. Ben bu konuyu çok düşündüm...
Evet, kâinatı Yaratan’ın yaratıklar için bir insan olarak ne kadar düşündünüz bilmiyorum, tabi ki düşünen düşünüyor...
Ve bir şiirle devam ediyorum:
Sen rahmi maderden ruyi zemine,
Nasıl geldiğini düşündün mü hiç?
Bir damla Ak sudan oluşan kandan,
Nasıl şekil buldun düşündün mü hiç?
Seni vücudunda taşıyan Ana,
Karanlık dünyanda can geldi sana,
Şükür eyledi mi Yüce Mevla’ya;
Mevcudiyetini düşündün mü hiç?
Dokuz aydan sonra değişir mekân,
Sevgiye bakıma muhtaçsın her an,
Başka bir dünyada, başka bir devran;
Manevi devranı düşündün mü hiç?
Bir devran vardır ki Rahman’a gider,
Bir devranda vardır, şeytana gider,
Her iki yol da yüce divana gider;
Sen hesap gününü düşündün mü hiç?
Sırtını çevirme Yüce Mevla’ya,
Cuzi iradeni vermiştir sana,
Ona göre revan oldun yoluna;
Varacağın yolu düşündün mü hiç?
Eğer yenik düşmüş isen nefsine,
Nefis çeker seni dünya zevkine,
Manevi devranın döner tersine;
Alemi berzahı düşündün mü hiç?
Güvendiğin gençlik terk eder seni,
Eğer kandırmışsan kendi kendini,
Karanlık kör kuyu bekliyor seni;
Varacağın yeri düşündün mü hiç?
Her devranın bir sonu var unutma,
Her sonun bir divanı var unutma,
Her divanın hesabı var unutma;
Selim usta sen de düşündün mü hiç?


MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar