Yavuz Akalın, Vatan Partisi’nden Adaylığını Açıkladı
Vatan Partisi Tekirdağ Milletvekili Adayı Yavuz Akalın, adaylığının ardından ilk röportajını gazetemize verdi. Siyasi yaşamını anlatan Akalın, niçin Vatan Partisi’ni tercih ettiğini aktardı.
1973’te ilk oyunu CHP’ye verdiğini ifade eden Yavuz Akalın, “Ben siyasi partileri amaç olarak değil, araç olarak düşünen ve gören bir insanım. ‘Ortanın Sonu’ isimli bir kitap geçti elime, çok hoşuma gitti ve etkisinde kaldım. Sonra o kitabı yazan siyaset adamının partisine destek verdim. Bilahare o dönemde başbakan oldu. Onun başbakanlığı döneminde gerçekten ulusumuza, ülkemize itibar ve saygınlık kazanılan hizmetler yaşandı. Sonra o partinin mensuplarının bana ters gelen tutumları oldu ve o yüzden soğudum ve yine o yıllarda bir kitabevinden aldığım bir kitabın etkisinde kaldım. O da ‘Üçüncü Yol’ isimli bir kitap idi. Çok hoşuma gitti, etkilendim ve o camiaya yaklaştım. Sonra orada da eksikler gördüm. Sürekli bir boşluk sezdim, sonra 12 Eylül dönemi geldi zaten ve bir kargaşa oldu. Ülke sağ-sol diye bölündü ve vatansever gençler emperyalizmin ne olduğu dile getirilmeye başladı o yıllarda. Fakat o vatansever gençlerin kutuplaşmaları ve doğu ile batı blok arasındaki aşırı sürtüşme, bloklaşma; birbirlerinin bizlere karşı, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere karşı veyahut NATO’ya dahil olmuş ülkelere karşı bir oyun olduğunu o zaman da gördüm. 12 Eylül askeri müdahalesi oldu. Bu müdahalenin o zaman ki anarşiyi durdurduğu için yerinde bir müdahale olduğunu düşündüm, kabullendim. Tabi ki o dönemde bugünkü siyasi bilinç ve birikimim yoktu. Sonra 12 Eylül mensuplarının, bilhassa o generallerin yakınlarının yanlışlarına şahit oldum. Onlardan da soğudum” şeklinde konuştu.
Muratlı-İstanbul arasında yolcu taşımacılığı yaptığı dönemdeki izlenimlerini kaydeden Akalın, “Aynı yıllarda elime geçen bir arabayla yurtdışı taşımacılığına başladım. Balkanlardaki komünist blok ülkelerinin ve modern Avrupa ülkelerinin durumlarını izledim. Her ülke o yıllarda demir perde olsun, batı blok ülkeleri olsun ayrı birer dünya idi. Yaşam tarzları, örf, adet, gelenekleri, insanlara yaklaşımları ile oradan da dersler çıkardım. Bulgaristan, o zaman ki Çekoslovakya, Yugoslavya, Romanya gibi ülkelerde şahit olduğum olaylar ve Avrupa’daki o demokrasi bilinci, kurallar beni daha çok demokrasiye yaklaştırdı. Zenginliğin ve yoksulluğun ne olduğunu yaşayarak öğrendim. Sonuçta servetin kaybettirdiklerinin kazandırdıklarından daha fazla olduğunu gördüm. Demokrasi erdeminin bilincine vardım. Ben ekonomik durumum iyi olduğu zaman her şeyi elde edebiliyordum ama ekonomik olarak daha alt düzeydeki insanların maalesef her şeye ulaşamadığına şahit oluyordum. Gücün, varlığın sürekli olmadığını gördüm ve bunun için hukukun üstünlüğü, eşitlik, adalet ve demokrasinin önemini anladım. Peygamber efendimizin Medine’de yaşatmış olduğu 8 yıllık saadet devrindeki yönetim anlayışının gerçek demokrasi olduğunu, ne laiklik diyenlerin laikliği, ne de demokrasi diyenlerin demokrasiyi yaşatmadığını gördüm. Sadece Peygamber efendimiz döneminde gerçek anlamda yaşandığını öğrendim” ifadelerine yer verdi.
12 Eylül’den sonra çok partili döneme geçildiğinde tercihini demokrasi örneklerinden dolayı Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi’nden yana kullandığını vurgulayan Akalın, “Katılımcı demokrasi için o partiyi seçtim. Bizlere hep Cumhuriyet dendi, halk yönetimi halk iktidarı dendi. Fakat halk arasında kimse demokrasiden bahsetmedi. Sadece sosyal demokrasi terimi kullanıldı. Sosyal demokrasiye karşı olarak Demokratik Sol ortaya çıktı. DSP’ye üye oldum. DSP İlçe Başkanlığı, 2. Başkanlık ve 1994 döneminde DSP Muratlı Belediye Başkan Adaylığı yaptım. 1998 seçimlerinde Kasım ayına kadar sürdü. O aylarda davet üzerine Fazilet Partisi’ne destek verdim. Hukukun üstünlüğü, eşitlik, adalet, insan hakları, barış, kardeşlik söylemlerine yakınlık duyarak o partiyi seçtim. Onların arasında da güzel şeylere şahit oldum. Onlardan da dersler çıkardım. 1999 seçimlerinden sonra siyaset hayatımı noktaladım. Aktif siyasete ara verdim. O dönemden sonra işlerimiz bozuldu. Yurtdışı tır şoförlüğüne başladım. Bugün de tır şoförü olarak Vatan Partisi’nden milletvekili adayıyım” yorumunda bulundu.
Neden Vatan Partisi?
12 yıl Tekirdağ merkezde yaşadıktan sonra Muratlı’ya dönen Yavuz Akalın, o dönem Romen Derneği’ni ziyaret ettiğinde yaşadığı bir hadiseyi paylaştı. Akalın; “Dernekteki vatandaşlarla sohbetimizde bana; ‘Yavuz abi seni seviyor, sayıyor ve sana güveniyoruz ama bir bakıyoruz sağda, bir bakıyoruz soldasın. Neden?’ diye sordular. Bende o gence; ‘Mustafa Kemal sağcı mıydı solcu muydu?’ diye sordum. O dönemki Talatpaşa İlkokulu Müdürü rahmetli Orhan Oyan da oradaydı. Kardeşimiz cevap veremeyince aynı soruyu Orhan beye de yönelttim. O da bir şey söyleyemedi. Bunun üzerine; ‘Mustafa Kemal ne sağcı, ne de solcuydu. Mustafa Kemal gerçek vatanseverdi. Birlik ve bütünlüğü; Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Lazıyla tüm yurttaşların bir millet olduğunu gösterdi’ dedim” ifadelerini kaydetti.
Siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmezi olduğunu anımsatan Akalın; “Bir veya iki parti ile demokrasi olmaz. Partiler amaç değil, vatanın ve milletin hizmeti için kurulmuş demokratik araçlardır. İşte bu sözümün karşılığının geçmiş yıllar içerisinde yıpratılan, hatta yok edilen demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukukun üstünlüğü, adalet, sevgi ve laiklik gibi kavramların mevcut düzen partilerinde değil, Vatan Partisi’nde olduğunu ve gerçekleşeceğini anladım. Bunu gerçekleştirecek kadroların da onda toplandığını 15 Şubat 2015’teki ilk kurultaylarında gördüm. O kurultayda ve sonrasında Vatan Partisi Merkez Yönetim Kurulu’nun ve diğer önemli kurullarına hizmet verecek olanların, sağ-sol demeden ‘Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır’ deyip daha önce Cumhuriyet Halk Partisi’nde, Milliyetçi Hareket Partisi’nde, Demokratik Sol Parti’de, Anavatan Partisi’nde görev almış Bakan, Milletvekili, Üst düzey yöneticiler ve Ergenekon ve Balyoz suçlamaları ile cezaevinde yatmış ve aklanarak tahliye olmuş NATO’nun değil, Mustafa Kemal’in subayları, generallerini gördüm. Bugün bizim en büyük sorunumuz, derdimiz; geçmişten bugüne kadar küresel güçler Türkiye’de iktidarlar devirdi, iktidarlar kurdu. Bizim kavgamız, bizim hedefimiz Malcolm X Amerikalı zenci liderin dediği gibi; kuklalar değil, kuklacılar yani Amerika Birleşik Devletleri, Pentagon, CIA ve Siyonistler... Asıl hedefimiz bunlardır. Bu mücadeleyi milli hükümet, milli devlet ve milli ekonomi ile başarıya ulaştıracağımıza inanıyoruz. Onun için de bu kadrolara destek vermek için, Türklerin ve Kürtlerin mutluluğu için, vatanı böldürmemek üzere Vatan Partisi’ne üye oldum, destek verdim, aday adayı oldum ve adaylığım kabul gördü, milletvekili adayıyım” diyerek sözlerini bitirdi.
Vatan Partisi Muratlı İlçe Başkanı Fikret Deliorman, Yönetim Kurulu üyeleri Ali Karakaş, Şadiye Akalın ve Süleyman Eren, Sayman İrfan Ozan, Vatan Partisi Tekirdağ İl Örgütü’nden Yazar Mümin Dikduran da ziyarette hazır bulundu.
Diğer taraftan, Vatan Partisi Muratlı ilçe binasının Muradiye Mahallesi Mustafa Kemal Caddesi No.3’te faaliyete geçtiği öğrenildi.
1973’te ilk oyunu CHP’ye verdiğini ifade eden Yavuz Akalın, “Ben siyasi partileri amaç olarak değil, araç olarak düşünen ve gören bir insanım. ‘Ortanın Sonu’ isimli bir kitap geçti elime, çok hoşuma gitti ve etkisinde kaldım. Sonra o kitabı yazan siyaset adamının partisine destek verdim. Bilahare o dönemde başbakan oldu. Onun başbakanlığı döneminde gerçekten ulusumuza, ülkemize itibar ve saygınlık kazanılan hizmetler yaşandı. Sonra o partinin mensuplarının bana ters gelen tutumları oldu ve o yüzden soğudum ve yine o yıllarda bir kitabevinden aldığım bir kitabın etkisinde kaldım. O da ‘Üçüncü Yol’ isimli bir kitap idi. Çok hoşuma gitti, etkilendim ve o camiaya yaklaştım. Sonra orada da eksikler gördüm. Sürekli bir boşluk sezdim, sonra 12 Eylül dönemi geldi zaten ve bir kargaşa oldu. Ülke sağ-sol diye bölündü ve vatansever gençler emperyalizmin ne olduğu dile getirilmeye başladı o yıllarda. Fakat o vatansever gençlerin kutuplaşmaları ve doğu ile batı blok arasındaki aşırı sürtüşme, bloklaşma; birbirlerinin bizlere karşı, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere karşı veyahut NATO’ya dahil olmuş ülkelere karşı bir oyun olduğunu o zaman da gördüm. 12 Eylül askeri müdahalesi oldu. Bu müdahalenin o zaman ki anarşiyi durdurduğu için yerinde bir müdahale olduğunu düşündüm, kabullendim. Tabi ki o dönemde bugünkü siyasi bilinç ve birikimim yoktu. Sonra 12 Eylül mensuplarının, bilhassa o generallerin yakınlarının yanlışlarına şahit oldum. Onlardan da soğudum” şeklinde konuştu.
Muratlı-İstanbul arasında yolcu taşımacılığı yaptığı dönemdeki izlenimlerini kaydeden Akalın, “Aynı yıllarda elime geçen bir arabayla yurtdışı taşımacılığına başladım. Balkanlardaki komünist blok ülkelerinin ve modern Avrupa ülkelerinin durumlarını izledim. Her ülke o yıllarda demir perde olsun, batı blok ülkeleri olsun ayrı birer dünya idi. Yaşam tarzları, örf, adet, gelenekleri, insanlara yaklaşımları ile oradan da dersler çıkardım. Bulgaristan, o zaman ki Çekoslovakya, Yugoslavya, Romanya gibi ülkelerde şahit olduğum olaylar ve Avrupa’daki o demokrasi bilinci, kurallar beni daha çok demokrasiye yaklaştırdı. Zenginliğin ve yoksulluğun ne olduğunu yaşayarak öğrendim. Sonuçta servetin kaybettirdiklerinin kazandırdıklarından daha fazla olduğunu gördüm. Demokrasi erdeminin bilincine vardım. Ben ekonomik durumum iyi olduğu zaman her şeyi elde edebiliyordum ama ekonomik olarak daha alt düzeydeki insanların maalesef her şeye ulaşamadığına şahit oluyordum. Gücün, varlığın sürekli olmadığını gördüm ve bunun için hukukun üstünlüğü, eşitlik, adalet ve demokrasinin önemini anladım. Peygamber efendimizin Medine’de yaşatmış olduğu 8 yıllık saadet devrindeki yönetim anlayışının gerçek demokrasi olduğunu, ne laiklik diyenlerin laikliği, ne de demokrasi diyenlerin demokrasiyi yaşatmadığını gördüm. Sadece Peygamber efendimiz döneminde gerçek anlamda yaşandığını öğrendim” ifadelerine yer verdi.
12 Eylül’den sonra çok partili döneme geçildiğinde tercihini demokrasi örneklerinden dolayı Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi’nden yana kullandığını vurgulayan Akalın, “Katılımcı demokrasi için o partiyi seçtim. Bizlere hep Cumhuriyet dendi, halk yönetimi halk iktidarı dendi. Fakat halk arasında kimse demokrasiden bahsetmedi. Sadece sosyal demokrasi terimi kullanıldı. Sosyal demokrasiye karşı olarak Demokratik Sol ortaya çıktı. DSP’ye üye oldum. DSP İlçe Başkanlığı, 2. Başkanlık ve 1994 döneminde DSP Muratlı Belediye Başkan Adaylığı yaptım. 1998 seçimlerinde Kasım ayına kadar sürdü. O aylarda davet üzerine Fazilet Partisi’ne destek verdim. Hukukun üstünlüğü, eşitlik, adalet, insan hakları, barış, kardeşlik söylemlerine yakınlık duyarak o partiyi seçtim. Onların arasında da güzel şeylere şahit oldum. Onlardan da dersler çıkardım. 1999 seçimlerinden sonra siyaset hayatımı noktaladım. Aktif siyasete ara verdim. O dönemden sonra işlerimiz bozuldu. Yurtdışı tır şoförlüğüne başladım. Bugün de tır şoförü olarak Vatan Partisi’nden milletvekili adayıyım” yorumunda bulundu.
Neden Vatan Partisi?
12 yıl Tekirdağ merkezde yaşadıktan sonra Muratlı’ya dönen Yavuz Akalın, o dönem Romen Derneği’ni ziyaret ettiğinde yaşadığı bir hadiseyi paylaştı. Akalın; “Dernekteki vatandaşlarla sohbetimizde bana; ‘Yavuz abi seni seviyor, sayıyor ve sana güveniyoruz ama bir bakıyoruz sağda, bir bakıyoruz soldasın. Neden?’ diye sordular. Bende o gence; ‘Mustafa Kemal sağcı mıydı solcu muydu?’ diye sordum. O dönemki Talatpaşa İlkokulu Müdürü rahmetli Orhan Oyan da oradaydı. Kardeşimiz cevap veremeyince aynı soruyu Orhan beye de yönelttim. O da bir şey söyleyemedi. Bunun üzerine; ‘Mustafa Kemal ne sağcı, ne de solcuydu. Mustafa Kemal gerçek vatanseverdi. Birlik ve bütünlüğü; Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Lazıyla tüm yurttaşların bir millet olduğunu gösterdi’ dedim” ifadelerini kaydetti.
Siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmezi olduğunu anımsatan Akalın; “Bir veya iki parti ile demokrasi olmaz. Partiler amaç değil, vatanın ve milletin hizmeti için kurulmuş demokratik araçlardır. İşte bu sözümün karşılığının geçmiş yıllar içerisinde yıpratılan, hatta yok edilen demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukukun üstünlüğü, adalet, sevgi ve laiklik gibi kavramların mevcut düzen partilerinde değil, Vatan Partisi’nde olduğunu ve gerçekleşeceğini anladım. Bunu gerçekleştirecek kadroların da onda toplandığını 15 Şubat 2015’teki ilk kurultaylarında gördüm. O kurultayda ve sonrasında Vatan Partisi Merkez Yönetim Kurulu’nun ve diğer önemli kurullarına hizmet verecek olanların, sağ-sol demeden ‘Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır’ deyip daha önce Cumhuriyet Halk Partisi’nde, Milliyetçi Hareket Partisi’nde, Demokratik Sol Parti’de, Anavatan Partisi’nde görev almış Bakan, Milletvekili, Üst düzey yöneticiler ve Ergenekon ve Balyoz suçlamaları ile cezaevinde yatmış ve aklanarak tahliye olmuş NATO’nun değil, Mustafa Kemal’in subayları, generallerini gördüm. Bugün bizim en büyük sorunumuz, derdimiz; geçmişten bugüne kadar küresel güçler Türkiye’de iktidarlar devirdi, iktidarlar kurdu. Bizim kavgamız, bizim hedefimiz Malcolm X Amerikalı zenci liderin dediği gibi; kuklalar değil, kuklacılar yani Amerika Birleşik Devletleri, Pentagon, CIA ve Siyonistler... Asıl hedefimiz bunlardır. Bu mücadeleyi milli hükümet, milli devlet ve milli ekonomi ile başarıya ulaştıracağımıza inanıyoruz. Onun için de bu kadrolara destek vermek için, Türklerin ve Kürtlerin mutluluğu için, vatanı böldürmemek üzere Vatan Partisi’ne üye oldum, destek verdim, aday adayı oldum ve adaylığım kabul gördü, milletvekili adayıyım” diyerek sözlerini bitirdi.
Vatan Partisi Muratlı İlçe Başkanı Fikret Deliorman, Yönetim Kurulu üyeleri Ali Karakaş, Şadiye Akalın ve Süleyman Eren, Sayman İrfan Ozan, Vatan Partisi Tekirdağ İl Örgütü’nden Yazar Mümin Dikduran da ziyarette hazır bulundu.
Diğer taraftan, Vatan Partisi Muratlı ilçe binasının Muradiye Mahallesi Mustafa Kemal Caddesi No.3’te faaliyete geçtiği öğrenildi.
Muratlı Nöbetçi Eczane
MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar