Su kıtlığı ve gıda krizi kapıda

Su kıtlığı ve gıda krizi kapıda
                Ülke nüfusunun % 20’sine sahip Trakya’da, yer altı su kaynakları 150 metrenin altına düştü. Uzmanlar su kıtlığı ve gıda krizinin kapıda olduğuna işaret etti.



                Muratlı Hizmet - Stratejik gıdalar arasında yer alan buğday ve ayçiçek ambarı niteliğindeki Trakya’nın birkaç yıl içerisinde susuz kalabileceği konusunda uyaran uzmanlar, su kıtlığı ve gıda krizine dikkati çekerek; acil eylem planı çağrısında bulundu.
tasarım59 reklam paketi
                Mega projeler sebebiyle ekosistemi derinden etkileyecek risklerle karşılaşılacağını kaydeden Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta; Trakya’daki su kaynaklarının mevcut durumu, mega projelerin su kaynakları üzerinde oluşturduğu etki ve alınması gereken önlemleri anlattı.
                Türkiye’deki su varlıklarının % 3’ünü oluşturan Trakya bölgesinin hem tarım, hem de sanayi alanında önemli bölgeler arasında yer aldığını ifade eden Halim Orta, bölgede yürütülen ağır sanayi faaliyetleri, nüfus yoğunluğu, denetimsiz ve bilinçsiz su tüketiminin ise su varlıklarının tükenmesine ve kuraklığa neden olurken, gıda güvenliğini de tehdit ettiğini sözlerine ekledi.
                Türkiye’nin kullanılabilir su varlığı yıllık yaklaşık 112 kilometreküp (km³)olarak kabul edilirken, bu miktar Trakya bölgesi için yaklaşık 3,6 km³ olup, bunun 2,5 km³’ü yer üstü, 0,7 km³’ü ise Meriç nehri ve 0,4 km³’ü de yer altı suyunu oluşturuyor.
                Söz konusu su potansiyeli ile Trakya’da kişi başına düşen su miktarının yıllık olarak 650 metreküp (m3) olduğunu anlatan Orta, Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarının yaklaşık bin 500 m3 olduğu göz önüne alındığında ise, Trakya bölgesindeki su varlığının yetersizliğinin ortaya çıktığını belirtti.
                Yer altı su seviyesi 150 metreden daha az
                Yoğun nüfus, sanayi tesisleri, maden ocakları gibi su varlıklarını tehdit eden birçok faktör olduğunu aktaran Prof. Dr. Orta, Ergene Havzası’nda var olan toplam 0,4 milyon metreküp yer altı suyunun yaklaşık üç katının sanayi tesisleri tarafından çekildiğini söyledi.
                Istrancalar ve Ganoslar’dan gelen 0,4 milyar metreküp su kazancının olduğunu fakat yıllık kullanılan suyun 1,2 milyon metreküp civarında tahmin edildiğini dile getiren Halim Orta; “On lira maaşınız var ama her ay 30 lira harcıyorsunuz. Bu nedenle de  20 yıl, 25 yıl önce 80 metreden çekilen yer altı sularımızı şu anda 400 -450 metrelerden çekiyoruz. Aşağıda geriye kalan su seviyesi ise 150 metreden az. Derhal yer altı su kullanımından  vazgeçmemiz lazım ve yer üstü su kaynakları dediğimiz, bundan 7 kat daha fazla olan 2,8 milyar metreküp yer üstü su kaynaklarına yönelmemiz lazım” dedi.
                Trakya’da özellikle su kullanan sanayi sektörünün bölgeye girişinin engellenmesi gerektiğinin altını çizen Halim Orta, nüfus yoğunluğu ve sanayi faaliyetlerinin dışında madencilik çalışmalarının da su varlıklarını ciddi oranda etkilediğini söyledi. Prof. Orta, Istrancalar’da özellikle Saray-Vize hattında çok fazla taş ocağı ve kireç taşı ocakları olduğunu, Ergene Meriç Havzası’nın yer altı su potansiyelini günden güne tehdit ederek; su akış yollarını da bozduğunu savundu.
                “Kanal İstanbul Projesi ile deniz suyu yer altına karışacak”
                Kuzey otobanı, enerji iletim hatları, mavi akım, yapılması planlanan termik santraller ve nükleer santral, su yataklarının üzerine yapılan hava limanı projesinin su kalitesini bozduğunu dile getiren Orta, “Söz konusu Kanal İstanbul Projesi ile yer altı suyu kalitesi bozulacak, deniz suyu  taban yer altı suyumuza karışmasını sağlayacak. O nedenle bu mega projeler, Trakya’nın taşıma kapasitesinin kaldıramayacağı için ekosistemi derinden etkileyecek. Özellikle su kaynakları bağlamında da çok yetersiz” dedi.
                Uluslararası Su Konseyi’ne göre de Trakya Bölgesi’nin mutlak su kıtlığı yaşayan bir bölge olduğunu anımsatan Orta, suyu fazla kullanan ve kirleten yatırımların kesinlikle Trakya’da  durdurulması gerektiğini sözlerine ekledi.
                Yer altı su kaynaklarında ağır metal riski
                Ekosistemi bozmayacak şekilde yer üstü kaynaklarını geliştirme projelerinin hayata geçirilmesi uyarısını yapan Halim Orta; “Trakya’da kullanılan suyun ve yerleşim yerlerinde, şehirlerde, köylerde kullanılan suyun % 90’ı yer altı su kaynaklarından sağlanıyor. Sadece % 10’luk kısmı baraj ve göletlerden oluşuyor. Bunun tam tersine dönmesi lazım. Artık yer altı su kaynaklarında ağır metallere rastlanıyor. Önüne geçmenin yolu mutlak iyi denetim. Özellikle Çerkezköy, Çorlu, Lüleburgaz dörtgeni SOS veriyor. Bu bölgeyi çok daha yakından izlemek ve ciddi tedbirler almak gerekir” şeklinde konuştu.
                Longoz Ormanları için tehlike çanları
                Marmara havzasından İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için çalışmalar yapıldığına dikkati çeken Halim Orta, İstanbul’un sadece bir haftalık su ihtiyacını karşılayabilmek için Longoz Ormanlarının tehditle karşı karşıya bırakıldığını savundu.
                Trakya’nın her an susuz kalabileceğini hatırlatan Prof. Dr. Orta; “Trakya, birkaç yıl içerisinde susuz kalabilir. Doğaya rağmen hiçbir şey olmaz ve doğa mücadeleyi kazanacak. Sanayileşmeyi ve çevre kirliliğini durduramazsak, doğa durduracak. Sellerle, kuraklıkla bir şekilde durduracak. Su kalmayacak. Göçler olacak, insanlar suyu bulacağı yerlere doğru göç edecek. Ama biz kendimize gelip bu mücadelede etkin rol oynamazsak; doğanın kazanması çok dramatik olacak. Mal ve can kayıplarıyla doğa mücadelesini verecek ve üzerimizde travmalar yaratacak” diye konuştu.
                Gıda güvenliği tehdidi!
                Prof. Dr. Halim Orta, gıda güvenliğinin de büyük tehdit altında olduğuna vurgu yaptı.
                Global anlamda dünyada fiyatların, özellikle stratejik ürün olan buğday fiyatlarının arttığını aktaran Orta, dünya borsalarında 250 dolar olan buğdayın tonunun 400 -450 dolara kadar çıktığını ve  400- 450 dolar civarında olan ayçiçek tohumunun ise 800 dolarları geçtiği bilgisini aktardı. Buğday ve ayçiçeğin ithal edilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Orta, mutlaka üretim olması gerektiğini anımsattı.
                Milli Kuraklık Merkezi kurulmalı
                Gıda güvenliğinin sağlanması için ivedi bir ‘Milli Kuraklık Merkezi’ kurulması gerekliliğini ortaya atan Prof. Dr. Halim Orta, “Disiplinler arası çalışan bir merkez olmalı ve burada senaryoları geliştirip, stratejilerimizi belirlememiz lazım. Kuraklığa dayanıklı hayvan ve bitki çeşitleri geliştirmek, kuraklığın yaşamımıza, hayatımıza olan etkilerine kadar detaylı değerlendirerek; su kaynaklarını etkili kullanmamız gerekli” şeklinde uyardı.
Yayınlanma Tarihi : 11/5/2022 17:34
Okunma Sayısı : 2540

Muratlı Nöbetçi Eczane

MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?


Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
reklam 1
Günlük Kurlar