Son eserini şiir severlere sundu

Son eserini şiir severlere sundu
                Muratlılı Yazar Mümin Dikduran’ın ‘Altıncı His’ adlı şiiri uyarlanarak yeniden görücüye çıktı.



                ‘Emek’ kitabı ile ilk ödülünü alan Dikduran; ‘Kırmızı Yürekli Zaman’, ‘Sıcak Ekim’, ‘Buzlu Başkan’, ‘Mevsimlik Başkanlık’, ‘Hesaplaşmak Kanımızda Var’, ‘Gazeteci’ ve ‘Ölmemek’ adlı kitapları ile tanınıyor.
tasarım59 reklam paketi
                İlk kez ulusal yayın yapan Bahar Dergisi’nde okuyucuyla buluşan ‘Altıncı His’ şiiri son haliyle okurlarının karşısına çıktı.
                İşte Şair Mümin Güneş Dikduran’ın son eseri:
ALTINCI HİS
Bütün özlemin papazın hazinesinden sadece bir anlığına bile olsa parmağına bir yüzük takabilmekti!
Bir devlete benzetmek istedin kendini. Fincancı katırlarını ürküttün, her taraf kırık dökük, tuz buz oldu, gördün mü?
Planına planları uymadı.
Planları planına uymadı.
Tarih kitabını yazmak varsın yıllarca sürsün.
Dünya değişti.
Yapı izni aldın, yüklenici sen.
On iki sene kadar evvel makam bağışladığın o belediye başkam, arsanda yaptıracağın kazıdan bir gün önce sana, tanıdık adamlarını gönderdi:
Yalvardılar, çok yalvardılar, yemek önerisine dayanamadın!
Misinli’den Büyükkarıştıran’a gittiniz.
Yemeğine tıbbi adı uzun olan tozdan kattılar.
Beynin susturulmuş hâle getirildi meğer.
Kendinde değilken, görürsün dilin konuşmaz, görürsün çete üyeleri sana güler, seninle eğlenir...
Görürsün onları kandırıldığını hissedersin, sessizsin.
Gördün, hazineyi güpegündüz çaldılar...
Yok öyle bir dünya.
Pes etme; peşlerini bırakma.
Papazın sırrıyla kuşatıldığının farkındasın.
Para tanrılaşırken yalnızsın, ruhunda pekişirken kişiliğin, bil ki uzun ömrün yolcususun.
Bilirsin ki yaşam bilgiyle beslenir, düşlerin köreltilemedi hainlerce, Asla korkuya ödün vermezsin, cesaretini ve gücünü yakın çevren büyüttü.
Unutma! Döl soyuna çeker.
Mercedesle Kayı'ya, Yeşilsırt’a, Muratlı'ya ve Misinli’ye gittin, "Yaşamak için yiyenleri ve yemek için yaşayanları gördün" Tekirdağ’a döndün, her şey normal.
Sonraki gün Çorlu'ya gidecektin mercedese binip, huzur içinde olacaktın...
Baktın ki mercedeste sağ ön farın çerçevesi yerinde yok.
Üzülme! Gönlünce yeni malların olsun, dostların sevinsin, düşmanların çatlasın...
Ancak, site bahçesinde, çerçeveyi kim aldı, kim ya da kimler neden geceye gizlendiler.
Hırsız, düşman, fikri zayıf her kimse çerçeveyi neden çaldı, amacı ne? Kim oyun peşinde, kimler senden ne ister?
Onlarda hinoğluhinlik, eşkıyalık, psikopatlık beyinlerinin bir köşesinde bekler hep, cins cinsine yaraşır, çünkü mayalan bozuk. Senin bu yaşam cenderesine girmene sebep, bildiğin o kapıya papazın yaptığı resim, o resim sana bulduruldu, buldun ki günbegün bilgeleşeceksin.
Mücadele gücün oyunlarını bozacak onların.
Serüven dolu yaşamın şimdi başladı.
Ne kadar dürüst olursan ol, pislik görmekten kurtulamazsın.
Ne kadar özen gösterirsen göster, pislik türler yok olup bitmeyecektir.
Özgün bir ruhun odaklanması gereken şey. Canını koruman!
Kafan basınçtan patlamak üzere.
Onların küçük planının tastamam farkında değilsin.
Yaşam öykün, diğer yaşamlarla iç içedir, yaşam öykünü kısaltmayı düşünme, kendine güven, yürü ve yolun açık olsun.
Gözlemlerin çağıldayarak çıkarımlara dönüşürken, zihnini dörtnala koştur.
Mercedes iki haftada sekiz defa tur attı sanayi ile site arasında,
çerçeveyi birkaç gün sonra yerine taktıracaksın.
Senin sosyal bir takvimin olmalı...
Temmuzun kısa sıcak gecesinde umarım huzur içinde uyumuşsundur. Zaman akıp gidiyor, pekâlâ, bugüne kadar çok iyi niyetli ve parayı kullanmayı bilen zenginleri de tanımış olmalısın adlarını kendine sakladığın!
Nihayet o gün geldi işte!
Sanayiden dönüyorsun.
Sen izlenen, bir. İzleyenler altı kişi... Sıfır...
Onlar işlerini karanlık düşüncelerle yaparlar.
Yaşam ve ölüm birbirinden yalnızca tek bir akılcı, çevik kararla ayrılır.
Etrafına bir bak, bu yol ANAYASA MAHKEMESİ değil.
Çevre yolunda Tekirdağ'dan İstanbul'a doğru sıra sıra rengarenk taşıtlar uçuyordu.
Çevre yolundan gitmektesin, Tekirdağ - Muratlı yolundaki ışıksız döner kavşağa yönün, siteye yaklaşmaktasın besbelli.
Sen aç gözlerini artık; "Sorulara cevap mı?" dedin. Benliğinde gizli, arkandan gelen önünden giden satılmışların yüzlerine bak; ilginç, çete üyesi hepsi.
Anla, bağlantıyı görmesen de, konuşmaları duymasan da. Önünden giden iki kazı kamyonu ile önlerindeki otomobilin yavaşlayan hızları oyun.
Burası Rüzgârlı Tepe Yokuşu.
Tam burada gaz pedalına yükleme yapma zorundasın.
Yokuş, koşul ve zamanlama beyninin emrinde senin.
Kamyonları ve otomobili hızla geçtin, en öndesin, günün öğleden sonrasında.
Gökyüzü elmas ışıltısıyla gönüllü eşlik etmekte canlılara:
Bir varoluşun kaçınılmaz derinliği, rengi beyaz beyaz.
Muratlı Caddesi'ne doğru yay çizerek iniyorsun yokuş aşağı, köprü altında siyah bir gölge -belediye başkanı olmalı- ağın ortasında bir örümcek gibi duruyor.
O ve ortağı, otomobilleri peş peşe park edilmesi yasak bölgede, sinsice, ağız ağıza söyleşen ve senin ölümünü görmek için bekleşen iki yılana benziyor.
Onları sağında gördün sırtları dönüktü sana, az önceyse yüzleri dönüktü gülerek bakıyorlardı ama. Sen görmedin.
Planları tıkır tıkır işliyor, emrin ölüm saati çalışıyor, gönüllerinde yoksun!
Ardın sıra araba kuyruğu oluştu, anayola çıkışta durdun... Bakıyorsun soluna, durmadan bakıyorsun...
Yol tenhalaşıyor. Yavaş yavaş: beklemektesin!
Bir otomobil geliyor yol ortasından, vay, iyice yaklaştığında yaktı sağ sinyalini, bu otomobil İstanbul yönünde gidecek anlaşılan. Görünürde solundan gelen taşıt yok.
Sen usulca bire taktın, döner kavşağa yöneldin kurala uygun, gidiyorsun.
Onun benzeri başka bir duygu yok: Oh altıncı his!
' Dur!' dedi, yol ortasında ani fren yaptın, durdun.
Nihayet günlerdir plana odaklanan duygu içinde serbest kaldı. Lacivert bir otomobil, son hızla mercedese dokunmadan geçti, bariyeri sıyırdı, dört tekerleği yerden kesildi bir an, uçup gitti. Durmasaydın ölecektin, o hıza can mı dayanır?
Tam yatmadı aklın olan bitene.
Hayatını altıncı hissine borçlusun!
Ölmedin, öldüremediler. Ölmeni gözleyenler kaçtı...
Korna sesleri kulakları deldi, silkinip kendine geldin.
Hemen yola devam etmelisin.
Bu yerden başka bir yere.
Başın ateş ateş yanıyor, mercedes emrinde yola devam.
Döner kavşağı geçtin, ardın sıra gelen seni geçerken selâm verip güldü, gülsün.
Bundan böyle yeni bir hayata uyandın.
Aklından geçen şey kafanı toparlamak.
Deniz kıyısında yürüyüşe çıkmak.

Şimdi çok suskunsun deniz kıyısında yürürken.
Ta, neden sonra yat limanının orda durdun.
Düşün:
Bir insanın kötülüğü, bir diğer insanın yıkımıdır.
Artık elbet biliyorsun, yaşadın çünkü.
Papazın bundan sonra sana verecek bir şeyi yok hazinesinden başka.
Yayınlanma Tarihi : 3/1/2020 19:06
Okunma Sayısı : 2680

Muratlı Nöbetçi Eczane

MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?


Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
reklam 1
Günlük Kurlar