YOK YOK MAŞALLAH!
Kapalı Pazar Yeri nerede? Yok!
Çocuk parkları ne durumda bilen var mı? Yok!
İnanlı Çeşmesi ne olacak? Cevap yok!
Kaymakam Erol Okyay Caddesi, Prestij Caddesi olacaktı?
Hizmet var mı? Yok, yok, yok…
Maşallah ya, hakikaten bazen sadece ben mi geziyorum bu Muratlı caddelerinde diye düşünmeden edemiyorum… Belediye başka telden, birimleri bambaşka telden çalıyor…
Muratlı’da yollar muhtemelen ne zaman düzelir? Soru bu… Ne araçlar, ne insanlar… Atlaya atlaya, zıplaya zıplaya geziyoruz. Her yer bozuk, yol çukur… Düzelir mi? Ya da biz havada mı gezelim?
Mantık şöyle işliyor galiba:
Duymadım, görmedim, bilmiyorum!
Peki, hangi birini es geçmeliyiz?
Peki ne var? Siyaset var…
Ya anlayış var mı anlayış? Çaba var mı?
Siyaset anlayış ister…
Kibarlık, naiflik, eşitlik ister…
Bilgi ister, donanım ister, güzel bakıp güzel görmek ister… Ayırmadan sevmeyi ister, en önemlisi yönetmek ister, hizmet ister, verilen görevi iyiye kullanmak, halkın menfaatini savunmak ister...
Peki sizi yönetmeye talip olanlardan siz ne istersiniz?
“Mesela ben kendini yönetemeyen insanın beni yönetmesini istemem”
Geleceğimi planlamasını istemem, kendi siyasi zihnine alet olmak, onun benim oyumla emellerine ulaşmasını istemem… Yazmakla bitmez...
Sizi düşündürür müyüm? Güldürür müyüm bilemedim ama içinde bulunduğumuz konu tam bir bilmece… Siyasetin ön yüzü ile içeriği arasında gözle görülür bir fark var. Eni boyu belli değil…
Peki, gerçekten hizmete talip misiniz? Yoksa ben de boş zamanlarımda siyaset yapıyorum, iki üç ayda veya yılda bir demeç veriyorum, klavyeden yazıyorum; adına da siyaset diyorum mu?
Bazen düşünüyorum, bir tek bunu böyle gözlemleyen ben miyim?
Evet, siyasette rekabet var; peki sizin rekabet anlayışınız nedir? Benim bu konudaki anlayışım HİZMET AÇIKLAMA, HİZMETİ YERİNE GETİRME, BAŞARILI PROJELERE İMZA ATMA!
Hepsi siyasi ahlak kurallarına uygun rekabet tarzı...
Peki gördüklerimiz?
İtibarsızlaştırma, açık arama, yalan haber yayma, aslı olmayan açıklamalar yapma, bel altı vurma, say say bitmez… Üslup önemli tabii… Bir de aman ne olursa olsun, ben göreve geldim, olan oldu. Kulağımın üstüne yatayım zihniyeti var. Peki, ya bu millete lâyık olma derdi, tasası, çabası… Bu var mı?
Şimdi sormak istiyorum; sahnede ezbere anlattığınız ama kuliste kapalı kapılar ardında konuştuğunuz, verilen talimatlarla yürüdüğünüzü ne zaman kabul edip, siyaset bana göre değil dersiniz?
Ya da yok ben böyle mutluyum, herkesi sever gibi görünüp samimiyetten bihaber yaşar giderim… Demeye devam mı?
Son zamanlarda bir moda başladı. Çamur at izi kalsın. Bazı siyasi partiler ve gurubu, ekibi art arda açıklama yapıyor. Gözle görünür, bu millete, bu halka yapılmış hizmeti eleştirip dalga geçiyor… Gerek sosyal medya hesaplarında, gerek kamuoyunda… Peki, şimdi size soruyorum: SİZ BU MİLLET İÇİN BİR TEK ÇİVİ ÇAKTINIZ MI Kİ? Eleştiri yapıyorsunuz? İnsan bilmediği bir şeyi nasıl eleştirir? Ya siz hizmet yapmayı öğrenmeden karalamayı öğrenmişsiniz...
Son olarak; siyaseti lâyığıyla yapan, milletin, halkın, esnafın, yetimin hakkını çata çata arayan, soran; gerektiğinde haksızlığa dur demesini bilen siyasetçilerimiz de var. Bu gözler bunu da gördü… Sayılarının artması dileğiyle...
Başka bir konuda, bir başka yazımda görüşmek dileğiyle;
Şimdilik hoşça kalın…

Kapalı Pazar Yeri nerede? Yok!
Çocuk parkları ne durumda bilen var mı? Yok!
İnanlı Çeşmesi ne olacak? Cevap yok!
Kaymakam Erol Okyay Caddesi, Prestij Caddesi olacaktı?
Hizmet var mı? Yok, yok, yok…
Maşallah ya, hakikaten bazen sadece ben mi geziyorum bu Muratlı caddelerinde diye düşünmeden edemiyorum… Belediye başka telden, birimleri bambaşka telden çalıyor…
Muratlı’da yollar muhtemelen ne zaman düzelir? Soru bu… Ne araçlar, ne insanlar… Atlaya atlaya, zıplaya zıplaya geziyoruz. Her yer bozuk, yol çukur… Düzelir mi? Ya da biz havada mı gezelim?
Mantık şöyle işliyor galiba:
Duymadım, görmedim, bilmiyorum!
Peki, hangi birini es geçmeliyiz?
Peki ne var? Siyaset var…
Ya anlayış var mı anlayış? Çaba var mı?
Siyaset anlayış ister…
Kibarlık, naiflik, eşitlik ister…
Bilgi ister, donanım ister, güzel bakıp güzel görmek ister… Ayırmadan sevmeyi ister, en önemlisi yönetmek ister, hizmet ister, verilen görevi iyiye kullanmak, halkın menfaatini savunmak ister...
Peki sizi yönetmeye talip olanlardan siz ne istersiniz?
“Mesela ben kendini yönetemeyen insanın beni yönetmesini istemem”
Geleceğimi planlamasını istemem, kendi siyasi zihnine alet olmak, onun benim oyumla emellerine ulaşmasını istemem… Yazmakla bitmez...
Sizi düşündürür müyüm? Güldürür müyüm bilemedim ama içinde bulunduğumuz konu tam bir bilmece… Siyasetin ön yüzü ile içeriği arasında gözle görülür bir fark var. Eni boyu belli değil…
Peki, gerçekten hizmete talip misiniz? Yoksa ben de boş zamanlarımda siyaset yapıyorum, iki üç ayda veya yılda bir demeç veriyorum, klavyeden yazıyorum; adına da siyaset diyorum mu?
Bazen düşünüyorum, bir tek bunu böyle gözlemleyen ben miyim?
Evet, siyasette rekabet var; peki sizin rekabet anlayışınız nedir? Benim bu konudaki anlayışım HİZMET AÇIKLAMA, HİZMETİ YERİNE GETİRME, BAŞARILI PROJELERE İMZA ATMA!
Hepsi siyasi ahlak kurallarına uygun rekabet tarzı...
Peki gördüklerimiz?
İtibarsızlaştırma, açık arama, yalan haber yayma, aslı olmayan açıklamalar yapma, bel altı vurma, say say bitmez… Üslup önemli tabii… Bir de aman ne olursa olsun, ben göreve geldim, olan oldu. Kulağımın üstüne yatayım zihniyeti var. Peki, ya bu millete lâyık olma derdi, tasası, çabası… Bu var mı?
Şimdi sormak istiyorum; sahnede ezbere anlattığınız ama kuliste kapalı kapılar ardında konuştuğunuz, verilen talimatlarla yürüdüğünüzü ne zaman kabul edip, siyaset bana göre değil dersiniz?
Ya da yok ben böyle mutluyum, herkesi sever gibi görünüp samimiyetten bihaber yaşar giderim… Demeye devam mı?
Son zamanlarda bir moda başladı. Çamur at izi kalsın. Bazı siyasi partiler ve gurubu, ekibi art arda açıklama yapıyor. Gözle görünür, bu millete, bu halka yapılmış hizmeti eleştirip dalga geçiyor… Gerek sosyal medya hesaplarında, gerek kamuoyunda… Peki, şimdi size soruyorum: SİZ BU MİLLET İÇİN BİR TEK ÇİVİ ÇAKTINIZ MI Kİ? Eleştiri yapıyorsunuz? İnsan bilmediği bir şeyi nasıl eleştirir? Ya siz hizmet yapmayı öğrenmeden karalamayı öğrenmişsiniz...
Son olarak; siyaseti lâyığıyla yapan, milletin, halkın, esnafın, yetimin hakkını çata çata arayan, soran; gerektiğinde haksızlığa dur demesini bilen siyasetçilerimiz de var. Bu gözler bunu da gördü… Sayılarının artması dileğiyle...
Başka bir konuda, bir başka yazımda görüşmek dileğiyle;
Şimdilik hoşça kalın…

MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar