Küçük ilçemizin içinden geçen, her gün üzerinden geçtiğimiz bir dere var Muratlı’da bilir misiniz? Yaz aylarında sıcaktan bunalınca köprüden içine atladığımız, balık tuttuğumuz bir deremiz vardı? Nerede o güzel dere, göreniniz bileniniz var mı?
            O derenin bugünkü haline bakamıyorum bile. İçim kararıyor, yüreğim sıkışıyor. Kokusu tahammül edilemeyecek kadar kötü. Biz her sabah ciğerlerimize temiz hava çekmek yerine bizim o güzel deremizin yerini alan ölüm makinesinin pis kokusunu çekiyoruz. Yaz akşamları hangi ev camlarını açabiliyor? Sıcak havanın da etkisiyle koku o kadar çekilmez oluyor ki; camlarımızı sıcağa rağmen kapatmak zorunda kalıyoruz. Sivrisinekler de cabası...
            Sadece koku olsa keşke! Burnumuzu tıkar yine geçeriz o köprüden… Yapılan araştırmalar sonucu içerisinde siyanür, yağ ve gres, sülfat ile ağır metaller içerdiği belirlenmiş. Yani üzerinden geçtiğimiz şey bir dere değil! İçerisinde su yok, suya benzer hiçbir şey yok!
            Peki nehrin yeraltı sularına karıştığını bilmeyenimiz, geçtiği yerlerde yanında tarlaların olduğunu görmeyenimiz var mı? Ve en önemlisi çevresinde Türkiye’yi ayçiçeği ve pirinçle besleyen kocaman Trakya ovasını unutmamak gerekiyor. Çünkü bizim o şirin(!) deremiz Ergene Nehri’nin yalnızca bir kolu.
tasarım59 reklam paketi
            Biz bunu hak edecek ne yaptık sayın Muratlılılar? Küçücük ilçemizde kaç hanede kanser vakası görüldü hepimiz biliyoruz. Namık Kemal Üniversitesi Onkoloji Bölümü’nün yoğunluğu Tekirdağ’ın nüfusuna göre azımsanamayacak kadar fazla bir oranla bunun sebebinin ne olduğunu bize bağırıyor:
            TRAKYA ZEHİRLENİYOR!
            Peki neden hala temizlemek için geçilen hareketler sonuç vermiyor?
            Yıllarca Trakya’nın çevre sorunlarını meclis gündemine 1988 yılında ilk kez taşımış bir Tekirdağlı olarak, bizim sesimizi mecliste duyurmaya çalışan üstadım Avukat İzzet Güneş Gürseler,  07.02.2011 tarihli ‘Az Gelişmişliğin Kanıtı: Ergene’ adlı yazısında “Neden?” sorusuna şu şekilde cevaplar buluyor:
            “Neden başaramadık ve başaramıyoruz?
- Siyasetçilerimizin çevre duyarlılığı genelde söylemde kaldı ve başta yatırım politikaları olmak üzere tüm politikaların belirlenmesinde çevre korumacı anlayışla davranılmadı.
- Çevrenin ekonomik ve sosyal kalkınmanın hem kaynağı, hem de sınırı olduğu görmezden gelindi.
- Çevre, ekonomik kalkınmanın rakibi olarak görüldü.
- Çevre bilinci geliştirilemedi, herkesin çevreciliği kendi özelinde kaldı.
- Önemli olanın kirletmemek olduğu, kirlettikten sonra geri kazanımın zor, maliyetli, bazen de imkansız olduğu anlaşılmak istenmedi.
- Endüstriyel yerleşimin fiziki planlaması yapılmadı.
- Çevre korumanın herkesin paylaşması gereken bir maliyeti olduğu görmezden gelindi.
- Çevre Bakanlığı yanlış örgütlendi, su havzaları bazında bölgesel örgütlenme yerine her ile bir çevre müdürlüğü kurularak; yetki karmaşası yaratıldı.
- Mevzuattaki olumlu gelişmeler uygulamaya sokulmadı.
- Yargı organının çevre korumacılığına önem veren kararları emsal alınmadı, uygulamamak için elden gelen yapıldı.”
            Muratlılılar olarak bizim en önce ele almamız ve çözmemiz gereken konu bu olmalı. Yetkililerden önce bu sorunun çözümünü beklemeliyiz. Çünkü en temel hakkımız olan yaşam hakkı, aynı zamanda sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını da içerisinde barındırıyor. Çevredeki fabrikalar bizleri zehirlemeden de faaliyette bulunabilir ama yapmıyorlar. Bizi zehirlemeyi tercih ediyorlar.
            Nüfusumuzun gençleri okuyor ve çok iyi yerlere geliyor. Okumak için şehir dışına çıkan akranlarımın, büyüklerimin buralara dönmediklerini biliyorum. Ancak, bu sorunu biz çözmezsek dışarıdan birinin çözeceğini hiç zannetmiyorum…

MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?


Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
reklam 1
Günlük Kurlar