Evet, Boraltan Köprüsü Iğdır’da, Aras nehrinin üstünde önem taşıyan bir köprüdür. Köprünün öbür tarafında Rusya’ya ait karakol vardır, bizim tarafımızda bizim karakol vardır.
Tarih 1968, Aralık ilçesi. O dönemlerde Kars’a bağlı idi Iğdır. O dönemlerde ilçe idi. Şu an Aralık, Iğdır’a bağlı bir ilçedir.
Aras nehri ilkbahar aylarında taşmış, bazı köyler su altında kalmış ve büyük hasara uğramıştı. Devlet tarafından hasar gören köylere Afet Evleri yaptırılıyordu. Ben Emince Köyü’ndeki şantiyede çalışıyordum. Pazar günleri Aralık ilçesi yakın olduğu için oraya giderdik. Arkadaşlar oyun oynuyorlardı, ben ise ayrı bir masada oturuyordum. Kahvehaneye yaşlı bir amca girdi ve gelip benim oturduğum masaya oturdu. Çay içiyorduk. Birkaç dakika sonra başka bir amca gelip bizim masaya oturdu. O amcalar Azeri idiler. Bana ‘Balam sen nerelisin?’ dediler. Ben Göleli olduğumu söyledim. Emince Köyü’ndeki şantiyede çalışıyorum dedim.
Arkadaşlar bir masada oyun oynarlarken, ben yaşlı amcalarla sohbet ediyordum. Buranın halkının bazılarının Rusya’dan buraya geçtiklerini derlerdi. Ben de onlara ‘Siz de Rusya’dan mı buraya geldiniz?’ dedim. Bir cevap almadan amcalardan biri ağlamaya başladı. Ben neden ağlıyorsun derken, öbür amca da ağlamaya başladı. Ben ‘Yanlış bir şey mi sordum?’ deyince, amcalardan biri ‘Yok balam yok’ dedi. Amcalardan biri, ‘1945’te Rusya’dan buraya 146 tane Azeri soydaşımız geçti. Biz halk olarak çok sevindik, onları misafir ettik’ diyerek başladı anlatmaya…
Rus yetkilileri oraya geçen Azerileri bize verin deyince dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Iğdır ve Aralık Kaymakamı’na Türk tarafına geçen Azerileri derhal Ruslara teslim edin diye telgrafla bildirmiş. Iğdır ve Aralık halkı Kaymakamlara, soydaşlarımızı Ruslara vermeyin yalvarmaya başlamışlar. Kaymakamlarımız, İsmet Paşa’ya telgrafla halkımız soydaşlarımızı vermeyin diye toplandılar yazınca; İsmet Paşa Kaymakamlarımıza tekrar bir telgraf yazmış ve onları teslim etmezseniz bulundukları makamlarını terk etmelerini belirtmiş. Ben Türkiye’nin dışında hiçbir Türk varlığını tanımıyorum demiş. Çaresiz kalan Kaymakamlar, halkla beraber gözyaşları içinde Azeri soydaşlarımızı Boraltan Köprüsü’nün başına getirmişler. Azeri soydaşlarımız şöyle feryat etmişler; ‘Gardaşlar bizi urusa teslim etmeyin, köprünün öbür tarafına geçtiğimiz gibi bizi kurşuna dizecekler. Bizi siz öldürün, bizi Türk topraklarına gömün demişler. Kaymakamlarımız ağlarlar, karakoldaki askerlerimiz ağlarlar, toplanan halk ağlar...
Kaymakamlarımız göz yaşları içinde halka; Başbakan İsmet Paşa’nın kesin emri, bizim elimizden bir şey gelmiyor demiş ve Azeri soydaşlarımızı Ruslara teslim etmişler. Köprünün öbür tarafına geçer geçmez, hepsini kurşuna dizmişler. Karakol Komutanı bu acıya dayanamayıp intihara kalkışıp felç olmuş.
Yaşlı amcalar bu vahim olayı anlattıkça ağlarlardı. Ağladıkça anlatırlardı. Ben de onlarla beraber ağlıyordum…
Ben 11 yaşımdan beri şiir yazıyordum. Artık şantiyemize gitme vaktimiz gelmişti. Yaşlı amcalara haftaya bu olayla ilgili bir şiir yazıp, tekrar burada görüşelim dedim ve orada ayrıldım. Ve işte zulüm, işte zalimler, işte Boraltan Köprüsü... Yazmış olduğum şiir aynen şöyle:
Tarih 1968, Aralık ilçesi. O dönemlerde Kars’a bağlı idi Iğdır. O dönemlerde ilçe idi. Şu an Aralık, Iğdır’a bağlı bir ilçedir.
Aras nehri ilkbahar aylarında taşmış, bazı köyler su altında kalmış ve büyük hasara uğramıştı. Devlet tarafından hasar gören köylere Afet Evleri yaptırılıyordu. Ben Emince Köyü’ndeki şantiyede çalışıyordum. Pazar günleri Aralık ilçesi yakın olduğu için oraya giderdik. Arkadaşlar oyun oynuyorlardı, ben ise ayrı bir masada oturuyordum. Kahvehaneye yaşlı bir amca girdi ve gelip benim oturduğum masaya oturdu. Çay içiyorduk. Birkaç dakika sonra başka bir amca gelip bizim masaya oturdu. O amcalar Azeri idiler. Bana ‘Balam sen nerelisin?’ dediler. Ben Göleli olduğumu söyledim. Emince Köyü’ndeki şantiyede çalışıyorum dedim.
Arkadaşlar bir masada oyun oynarlarken, ben yaşlı amcalarla sohbet ediyordum. Buranın halkının bazılarının Rusya’dan buraya geçtiklerini derlerdi. Ben de onlara ‘Siz de Rusya’dan mı buraya geldiniz?’ dedim. Bir cevap almadan amcalardan biri ağlamaya başladı. Ben neden ağlıyorsun derken, öbür amca da ağlamaya başladı. Ben ‘Yanlış bir şey mi sordum?’ deyince, amcalardan biri ‘Yok balam yok’ dedi. Amcalardan biri, ‘1945’te Rusya’dan buraya 146 tane Azeri soydaşımız geçti. Biz halk olarak çok sevindik, onları misafir ettik’ diyerek başladı anlatmaya…
Rus yetkilileri oraya geçen Azerileri bize verin deyince dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Iğdır ve Aralık Kaymakamı’na Türk tarafına geçen Azerileri derhal Ruslara teslim edin diye telgrafla bildirmiş. Iğdır ve Aralık halkı Kaymakamlara, soydaşlarımızı Ruslara vermeyin yalvarmaya başlamışlar. Kaymakamlarımız, İsmet Paşa’ya telgrafla halkımız soydaşlarımızı vermeyin diye toplandılar yazınca; İsmet Paşa Kaymakamlarımıza tekrar bir telgraf yazmış ve onları teslim etmezseniz bulundukları makamlarını terk etmelerini belirtmiş. Ben Türkiye’nin dışında hiçbir Türk varlığını tanımıyorum demiş. Çaresiz kalan Kaymakamlar, halkla beraber gözyaşları içinde Azeri soydaşlarımızı Boraltan Köprüsü’nün başına getirmişler. Azeri soydaşlarımız şöyle feryat etmişler; ‘Gardaşlar bizi urusa teslim etmeyin, köprünün öbür tarafına geçtiğimiz gibi bizi kurşuna dizecekler. Bizi siz öldürün, bizi Türk topraklarına gömün demişler. Kaymakamlarımız ağlarlar, karakoldaki askerlerimiz ağlarlar, toplanan halk ağlar...
Kaymakamlarımız göz yaşları içinde halka; Başbakan İsmet Paşa’nın kesin emri, bizim elimizden bir şey gelmiyor demiş ve Azeri soydaşlarımızı Ruslara teslim etmişler. Köprünün öbür tarafına geçer geçmez, hepsini kurşuna dizmişler. Karakol Komutanı bu acıya dayanamayıp intihara kalkışıp felç olmuş.
Yaşlı amcalar bu vahim olayı anlattıkça ağlarlardı. Ağladıkça anlatırlardı. Ben de onlarla beraber ağlıyordum…
Ben 11 yaşımdan beri şiir yazıyordum. Artık şantiyemize gitme vaktimiz gelmişti. Yaşlı amcalara haftaya bu olayla ilgili bir şiir yazıp, tekrar burada görüşelim dedim ve orada ayrıldım. Ve işte zulüm, işte zalimler, işte Boraltan Köprüsü... Yazmış olduğum şiir aynen şöyle:
Zalimin zulmüne şahit oldunuz,
Siz gördünüz ağlarsınız gardaşlar…
Kimin zalim olduğunu gördünüz,
Ben görmeden ağlıyorum gardaşlar…
Yetkililer ağlar, asker ağlardı,
Orada bulunan herkes ağlardı…
Aras nehri garip garip çağlardı,
Siz gördünüz ağlarsınız gardaşlar…
Ben görmeden ağlıyorum gardaşlar…
Bu olay yazıldı toprağa taşa,
İnsafın yok muydu ey İsmet Paşa?
Nasıl kıydın bunca garip gardaşa?
Selim der ki ağla ağla gardaşlar…
İşte unutulmayan olaylar ve Boraltan Köprüsü…


MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar